EN İYİ ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ

Aile Terapisi

Çocuk ve Aile Eğitimi

 

“Eğitim anne dizinde başlar; her söylenen sözcük, çocuğun kişiliğine konan bir tuğladır.”

 

Ailenin önemli işlevlerinden biri de çocuğunu eğitme işlevidir. Her aile bu işlevini karşılamak zorundadır. Bu aynı zamanda herkes için toplumsal bir görevdir. Sağlıklı toplumların oluşmasının ilk basamağı ailede atılır.

 

Toplum olarak kalkınmak için; sağlıklı düşünen, soran, sorgulayan, araştıran, sorumluluk sahibi gibi bir çok olumlu özelliklere sahip bireylerin yetişmesinin temeli ailede atılır. Aile çocuğa ilk eğitimin verildiği yerdir. Her şeyden önce aile, bir okul öncesi eğitim kurumu olarak kabul edilir. Çocuk okula başladıktan sonra, ailenin bu işlevinin bir kısmını eğitim kurumları üstlenmektedir. Ancak aile, hiçbir zaman çocuğun eğitiminden kendini bütünüyle soyutlamış olamaz (Şişman 2000:54).

 

Çocuk, okul hayatına başladığında da aile, çocuğun eğitimi konusunda ona yol göstermek, onu yönlendirmek, okulla sürekli iletişim halinde olmak zorundadır. Bunun için okullarda bazı örgütler (okul-aile birlikleri gibi) kurulmaktadır (Ancak veli-öğretmen görüşmelerinin sağlıklı ve işlevsel olmadığı görülmektedir). Bu örgütlerde, öğretmen ailenin desteğini almak için onlarla iyi ilişkiler kurmalı,  çocuk hakkında bilgilenmeli ve kendi çalışmaları hakkında velileri bilgilendirmelidirler (Çınar 2002: 96).

 

Yani bu tür toplantılar, veli-öğretmen arasında bir diyalog kurmaya yönelik olmalıdır.

 

Toplumu oluşturan en küçük sosyal kurum aile olduğuna göre sağlıklı toplumların oluşması açısından çocuğun eğitimiyle ilgili olarak ailenin izlediği yol çok önemlidir (Ertuğrul 2002:). Her aile, bir okuldur. Anne babalar ise o okulun hem öğrencisi hem de öğretmenidir. Ailenin çocuk eğitimine ilişkin anlayışı, içerisinde yaşadığı toplumun kültürüne ve normlarına göre değişmektedir. Ailenin eğitsel ortamı, öğrencinin okulda öğrendiklerini ya pekiştirici yada köreltici bir özelliğe sahiptir. (Çelik 2003:11). Çocuğun ailede öğrendikleriyle okulda öğrendikleri birbirini destekleyici nitelikte olmalıdır. Böyle bir paralellik sonucunda öğrencinin okulda öğrendikleri pekişebilir. Aksi durumda öğrenilenler körelebilir.

 

Ana-babalar, kendilerini çocuklarının okul yaşamlarının bir parçası olarak hissettiklerinde eğitime daha çok değer verirler (Yavuzer —?). Aile tarafından öğrenmeye ve başarılı olmaya güdülenir, ödevlerinde kılavuzluk edilir, çalışma ortamı sağlanan, çalışmanın yanında eğlenmeyi de içeren bir çalışma programı hazırlanan, düşüncelerine saygı gösterilerek fikirlerini açıkça söylemeye ve böylece yaratıcılığa teşvik edilen çocuğun öğrenmeyi gerçekleştirmesi daha kolay olacaktır. Böyle bir ortam çocuğun kişilik gelişiminde de önemli  bir rol oynayacak, toplum içinde daha rahat bir yer edinmesini sağlayacaktır. Aksi durumda ise, anne-baba tarafından desteklenmeyen, rehberlik yapılmayan her koşulda çocuktan çalışması istenen (çocuk başarısız olarak nitelendirilemez, başarısızlığına yol açan etkenler araştırılıp düzeltilmeli) ve her şekilde çalışabileceğine inanan, eğlenmenin de bir gereksinim olduğunu göz ardı eden, merak ve ihtiyaçlarından ötürü utanç duyması sağlanan bir çocuğun öğrenmesinden söz etmek çok güçtür (Çelik 2003:11).

 

Ana-baba çocuğun en uzun süre ve en yakın etkileşimde bulunduğu kişilerdir. Özellikle anneler çocukların eğitiminde son derece etkilidirler. Anne-babaların eğitim düzeylerinin alt düzeyde olması onların çocuklarına gerekse okuldan beklenen akademik  katkılara yeterince cevap verememelerine yol açmaktadır. Ailenin çocuğun gelişimine ilişkin değerlendirmelerini öğretmenlerle paylaşmaları gerekir. Öğrenci, veli ve öğretmen arasındaki olumlu bir iletişim ancak öğrencinin gelişimini tartışarak, problemleri ve gereksinimlerini belirleyerek sağlanabilir. Bu iletişimi sağlamanın en önemli kaynağı da sağlıklı ve işlevsel okul-aile toplantılarıdır (Çelik 2003: 11,12,13).

 

Öğrenci ve velilerin aktif olarak eğitimin her aşamasında yer almaları özellikle de öğrencilerin kendilerini ilgilendiren konularda katılımı öğrenci merkezli eğitimin ve de daha da önemlisi demokrasinin gereğidir (Demirbulak 2000: 55).

 

Öğretmen, velilerle her zaman iletişim halinde olmak istediğini belirtmelidir. Çocukların okul başarısı için gerek duyduğu desteği birlikte çalışmaya bağlı olduğu konusunda veliyi ikna etmelidir. Öğretmen veliyi okuldan uzak tutmamalı, okulun bir parçası yapmalıdır. Veliler, okulda ne olup bittiğini anladığında, güvenlerinin artmasına ve kendilerini okulla ilişkilerinde daha rahat hissederler. Bu çalışmalar için aşağıdaki etkinlikler planlanabilir:

 

  • Aile öğretmen toplantıları
  • Ev ziyaretleri
  • Telefonla iletişim
  • İletişim defterleri
  •  

Belli aralıklarla çocukların ve ailelerin gelişimlerine ve ihtiyaçlarına uygun bilgi ve broşürler hazırlama

Bu çalışmalar, ailelerin aktif katılımını ön plana çıkaran çalışmalardır. Amaç, ailelerin okul ve sınıf ortamlarını tanımaları, bu konularda bilgilendirilmeleri ve kendi rolleri, neler yapabilecekleri konusunda ipuçları almalarıdır. Ailelerin evde ve okulda çocuklarıyla tutarlı bir biçimde etkileşim içinde olmaları ve ev-okul tutarlılığı açısından da bu çalışmalar önem kazanmaktadır. Okulun ilk yıllarından itibaren, ailelerin katılımı ile çocukların okul ortamında kazandıkları becerilerin ev ortamında pekiştirilmesi ve geliştirilmesi, okul-ev tutarlılığının sağlanması ve ailelerin okul ortamının etkili bir öğesi haline gelebilmesi bugün eğitim sürecinin temel hedeflerinden biridir. (Çelik 2003:13).

 

Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının yaşama dönüştürülmesi için aile odaklı eğitim çalışmaları sürdürülmelidir. Toplumsal yaşamın her alanında demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin geliştirilmesi doğrultusunda, ailenin demokrasi ve insan hakları düşüncesini ve uygulamasını üreten kurum olarak işlevsellik kazanması sağlanmalıdır(www.aile.gov.tr).

Her çocuğun ailesinden alacağı temel bilgiler, onun gelecekteki başarısını belirler.